Yanlış rotadayım, kayboldum hissini sanırım hepimiz hayatımızın bir döneminde yaşıyoruz. Beni en çok bu anlarda aldığım kararlar mahvetti. Kaybolduğumu farkedip önüme ilk gelen dala tutunmak, korkumun hislerimin önüne geçmesine izin vermek pişman olduğum tüm kararlarımın temelini oluşturuyor. Neyse bu da bir deneyim en azından diye diye kendimi avutmaya çalışsam da buraya bir dur demem gerekiyor.
Hepimiz bir yoldayız -uzun ince mi bilmiyorum- hepimizin yokuşları, kıvrımları, engebeleri farklı. Her birimiz bu yolda gittiğimiz atlarımızdan düşebiliyoruz, çok olası. Mühim olan bu attan düşülebildiğini ama tekrar binilebileceğini hatırlamak. İnsan düşebileceğini bilince düşenlere de bir başka bakıyor. Sanırım o nedenle kendimle olan konuşmalarımı yazmak istedim. (Vallahi deli değilim!)
Panik, kaygı, anksiyete artık adı bizim için her neyse, bunun var olduğunu kabul etmek belki bir nebze rahatlatır. “Evet abi, ben şu an anksiyete atağı içindeyim. Bir şekilde çıkacağım bu histen biraz sakin olmam lazım galiba.” hissini alınca yolun bir adımı daha haritada görünüyor. Bu anı fark edebilmek o kadar kıymetli ki çoğu zaman fark etmeden bununla beraber önümüzdeki ilk çukura düşüyoruz. Düştüm, oradan biliyorum.
Her birimizin savunma mekanizması da çok farklı bende “fight or flight” değil “freeze” oluyor mesela. Bildiğin far görmüş tavşan. Adın ne deseler “Muş” diyecek kıvama geliyorum. Henüz bu olaya bir çare bulamadım, bu yolculukta en azından fark edip deneyimlediklerimi yazmak istiyorum. Çünkü ben bazen çok yalnız hissediyorum, ama biliyorum ki değilim.
Belki ortak paydaşlar bulurum, beraber bir harita çıkarmış oluruz. Ne dersin?
Sıla
Haziran 25